Incorrect username or password

 
25-04-2024 03:37
|
Season 90 · Week 4 · Day 24
|
Online: 3 519

Football

Football » Türkçe » Konu Dışı

Tuhaf Ama Gerçek 99

Badge image


Tuhaf Ama Gerçek te artık bitiş çizgisi ne iyice yaklaştığımızı hissettiğimiz bu sayıda yepyeni birbirinden Tuhaf ama bir o kadar da Tuhaf bilgiler , haberler , Kültür sanat ile Karşınızdayız ...





- Ünlü spor giyim markası Nike'ın logosunun hikayesini hiç duydunuz mu? Yıl 1971. Nike daha Nike değil, adı "Blue Ribbon Sports" (Mavi Kurdele Spor Malzemeleri). Şirketin sahibi Phil Knight, Portland Devlet Üniversitesi'nde muhasebe dersleri de veriyor. Aynı okulda grafik bölümünde okuyan Carolyn Davidson'ın çizim malzemeleri için paraya ihtiyacı olduğunu duyuyor, "Benim ayakkabı bağı için şöyle hareket içeren bir logoya ihtiyacım var, çizersen karşılığında para veririm" diyor. Carolyne de birkaç saat çalışıyor, ortaya bugünkü Nike logosu çıkıyor. Karşılığında Carolyne 35 dolar alıyor (bugünün parasıyla 205 dolar). Sonra Blue Ribbon Sports büyüyor, bugünkü Nike oluyor, logosu aynı 35 dolarlık logo. Ama 1983'te Phil Knight gidiyor, Carolyn Davidson'ı buluyor, ona logonun işli olduğu bir pırlanta yüzük eşliğinde, şirketin 500 adet hissesini armağan ediyor. İşte böyle fırsatçı olmayan, ahde vefa duygusu olan insanlar da var ticaret dünyasında.


- Rus Çarı 1. Petro'ya dünya alem "Peter the Great" yani Büyük Petro derken, biz niye "Deli Petro" diyoruz? Adam büyük savaşlar kazanarak Rusya'yı önemli bir Avrupa gücü kılmış, Rusya'nın Rönesans’ına imza atarak her alanda büyük yeniliklere öncülük ederek ülkeyi Ortaçağ standartlarından kurtarmış, yaptığı reformlarla ve aldığı isabetli kararlarla Rusya'yı modernliğe taşımış, kendisi bizzat mühendislik yaparak birçok çalışmaya imza atmış, Rus yeni yılının 1 Eylül'den 1 Ocak'a alınması gibi dini gelenekleri zorlayan devrimler bile yapmış. Osmanlı'yı tek başına yenemeyeceğini bildiğinden gitmiş Avrupa'yı gezmiş, orada Osmanlı'ya karşı ittifaklar kurmuş, Osmanlı'yla yaptığı savaşların sonuçları malum... Tüm bunlar olup biterken, bizde yeniçeriler tarafından tahttan indirilen sultanlar, Lale Devri falan yaşanmakta tabii... İdrak edememişiz ne yaptığını adamın. Dönemin "Delidir ne yapsa yeridir" derinliğindeki siyasal analiz yeteneğiyle, kendisine "Deli" Petro demişiz. Olay bundan ibaret…


- Norveç'in Kuzey Kutbu'na 1300 kilometre uzaklıktaki Spitsbergen adasında, buzulların arasında bir depo varmış, adı Svalbard Küresel Tohum Deposu... Bu depoda dünyadaki tüm bitki türlerinin tohumları, olur da bir gün bir kıyamet yaşanırsa, yaşamı yeniden kurabilmek adına saklanıyormuş. Küresel Ürün Çeşitliliği Örgütü, Norveç Hükümeti ve Melinda & Bill Gates Vakfı gibi dernek ve vakıflarca desteklenen deponun, dünyayı ekonomik ve genetik açıdan ele geçirmeye yönelik bir amacı olduğunu belirten epey de komplo teorisi dolaşıyormuş etrafta... Bilemiyorum neye inanmalı...


- ABD’de gezdiğiniz kırsal bölgelerde, resimdeki gibi bir küçük kulübe ve kulübenin kapısında da hilal görürseniz, anlayın ki bu bir tuvalet. Tuvalet derken, öyle klozetli falan değil tabii, bildiğiniz bir delik sadece... Neden hilal derseniz, onun da açıklaması var. İnsanların okuma yazma bilmediği ve henüz kanalizasyon sisteminin de yaygın olmadığı dönemlerde tuvaletler dışarıda olurmuş, kadınlar tuvaletinde böyle hilal şeklinde bir delik, erkeklerinkinde de güneş şeklinde bir delik bulunurmuş. İnsanlar böylelikle hem buranın bir tuvalet olduğunu, hem kadın-erkek ayrımını anlarmış; hem de bu delikler tuvaletin içinde havalandırmaya ve ışıklandırmaya yararmış. Zamanla, erkeklerin tuvaletleri çok pis olduğu için, herkes kadınlarınkini kullanmaya başlamış ve erkeklerin tuvaletleri ortadan kalkmış. Böylelikle de kırsal alandaki evin dışındaki tuvaletler hep "hilal"li olmuş.


- Güvenlik kuralı olarak standartlaşan ve tiyatro/sinema/konser salonları, iş yerleri, istasyonlar vb. toplu kullanım alanlarında bulunması zorunlu olan Exit-Çıkış işareti 1903'de Chicago'da meydana gelen ve 600 kişinin ölümüyle sonuçlanan Iroquois Tiyatrosu yangınından sonra ortaya çıkmış. Chicago'da 1903'ün Kasım ayında açılan Iroquois Tiyatrosu 1602 kişilikmiş ve 30 Aralık 1903 günü elektrik kontağından çıktığı sanılan ve tutuşan sahne perdesinden dekor olarak kullanılan boyalı brandalara yayılarak hızla salonu saran yangın, çoğunluğu izleyiciler olmak üzere 600'den fazla kişinin ölümüne yol açmış. Sahnede oynanan oyun Mr. Bluebeard isimli bir müzikal imiş. O zamana kadar yangın ve benzeri acil durumlar için çıkış yerinin işaretlenmesi akla gelmemiş. İnsanların büyük kısmının bu nedenle öldüğü düşünülüyormuş. Olaydan sonra hızla yeni kurallar konmuş. Exit işaretlerinin bugün bütün dünyada zorunlu olmasının kaynağı bu olaymış.


- Neden deniz, nehir ve göllere renk adı veririz? Mesela Akdeniz'de beyaz olan neymiş ki ak denmiş? Meğer konunun o denizlerin rengiyle değil, yönüyle alakası varmış. Eski Türkler her bir yöne bir renk uygun görmüşler: Doğuyu mavi ve yeşille, batıyı ak yani beyazla, kuzeyi kara yani siyahla ve güneyi kızıl yani alla merkezi ise sarı ve altınla bağlantılandırmışlar. İşte kurdukları bu ilişki, yaşadığımız coğrafyanın isimlendirilmesinde çok belirleyici bir rol oynamış. Yani Karadeniz, eski Türkler burayı adlandırırken bulundukları yere göre kuzeyde olduğu için kara adını almış; Yeşilırmak, doğuda olduğu için yeşil adını almış, Akdeniz, batıda olduğu için ak olmuş.


- Bugünün yeni bilgisinde Kosta Rika'nın ünlü taş küreleri var. İlki 1930'larda ülkenin Diquis Deltası’nda bulunan ve daha sonra ülkenin dört bir yanına dağılmış şekilde toplam sayısı 300'e ulaşan Kosta Rika’nın taş küreleri, halen arkeoloji dünyasının en büyük muammalarından biri. Çapı 2 metre olanlar da var, sadece 2 milimetre olanlar da ama hepsinin şekli, pürüzsüzlüğü aynı... Ne işe yaradığı bilinmeyen, bir türlü tarihlendirilemeyen (çok geniş bir zaman dilimi verilebiliyor, MÖ 1200 ila MS 600 arası olabilir deniyor), doğal bir oluşum olmadığı konusunda mutabakat olan ama nasıl yapıldığı bir türlü bulunamayan, yarım kalmış tek bir örneği bile bulunmayan bu taş küreler, şu an için Kosta Rika'nın turistik bir cazibesi olmak ile yetiniyor ve bazı park ve devlet dairelerinin bahçelerinde süs olarak kullanılıyor.


- Yıldırım atalarımızın yaşamındaki çok büyük öneme sahipmiş. Türk ve Altay mitolojisinde yıldırımın bir tanrısı var, Çakay. "Çakmak" fiilinden türetilmiş bir isim. Mitolojiye göre, yıldırımlar, Tanrı Çakay'ın yayına koyup attığı oklarmış. Çakay, yerdeki kötü ruhları izler ve onların saklandığı ağaçların üzerine ateşini gönderirmiş. Bu nedenle, yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp saklanırsa eve kötü ruhların girmesi engelleneceğine inanırmış eski Türkler. Yıldırımın ateşini söndürebilecek tek şeyin süt olduğuna inanıldığından, yıldırımlardan korunmak için süt ve ayran sunulurmuş Çakay'a. Ayrıca Köroğlu'nun ve Atilla'nın kılıçları da kutsalmış çünkü yeryüzüne düşen yıldırımın parçalarından yapılmışlar.


- Alaska yerlileri çevrelerindeki her hayvanı avlıyor, hayvanın dişinden kemiğine, etinden postuna her parçasından faydalanıyorlar. Mesela fok, denizaslanının yağını ısınmak için vücutlarına sürüyorlar, tüm hayvanların bağırsaklarından su geçirmez kıyafetler üretiyor, hatta bağırsakları pencerelerine cam yerine kullanıyorlar. Yemedikleri tek hayvan kutup ayısı, başta karaciğeri olmak üzere eti zehirliymiş zira. Kutup ayılarının ne kadar zeki olduklarını gösteren bir bilgi de verelim: Avlanırken, beyaz olmayan tek yerleri olan burunlarını pençeleriyle kapatırmış kutup ayıları ki kar, buz ortamında fark edilmesinler…


- Venedik'in meşhur San Marco Meydanı’nda sergilenen ünlü atların menşei meğer bizim topraklarımızmış. Bu atlar MS 2’nci yüzyılda Sakız Adası'nda yapılmış ve ardından da İstanbul'da At Meydanı'na, yani bugünkü adıyla Sultanahmet Meydanı'na, o dönemki adıyla Hipodrom'a yerleştirilmiş. 1204'te 4’üncü Haçlı ordusu dönemin İstanbul'unu yağma edince, Venedikliler de bu fırsattan istifade atları almışlar, Venedik'e getirmişler. 1797'de ise bu sefer Napolyon Venedik'i işgal etmiş, almış atları Fransa'ya getirmiş ama çok uzun kalmamışlar gurbette, 1815'te Venedik'e iade edilmişler. Bugün meydanda gördüklerimiz tabii ki orijinal at heykelleri değil, orijinaller bazilikanın içinde, dışarıda sergilenenler kopyaları...


- Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesindeki Düşünen Adam heykelini bilirsiniz. Peki öyküsünü bilir misiniz? Sene 1950... Rodin'in ünlü Düşünen Adam heykelinin replikaları birçok ülkede yapılmış ve sergilenmektedir. Dönemin Başhekimi Dr. Fahri Celal Göktulga bu heykelin hastanenin bahçesine çok yakışacağını düşünür. O dönemde rahatsızlığı nedeniyle hastanede tedavi gören Heykeltıraş Kemal Künmat’tan heykelin yapımı için ricada bulunulur. Künmat’ın görevi kabul etmesi ile devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır. Taş kütlesi, heykeltıraşın ellerinde şekillenip, Düşünen Adam vücuda gelmeye başlarken, Künmat emeğinin karşılığını istediğini ifade eder. Talep ettiği bedel günün şartlarına göre oldukça yüksektir. Hastane yönetimi Künmat’ı ikna etmek için, onu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler alsa da başarılı olamaz. En nihayetinde heykeltıraşımız, heykeli yapmayı bırakıp, hastaneden ayrılır. Ancak Künmat’ın hastaneden ayrılması sebebiyle heykel altı ay kadar bir eli eksik haliyle kalır. Hastalar arasında eli heykeltıraşlığa yatkın olan biri aranır. Bir süre sonra, depresyon tedavisi için gönderilen bir subay resim ve heykelle hobi olarak ilgilendiğini söyler. Mehmet Pişdar isimli bu subay, çalışmayı tamamlamak için kolları sıvar ve 41 gün çalıştıktan sonra heykel tamamlanır.


- Ünlü şair İlhan Berk, kişisel "reklam" alanında canlı yayın bir yöntem geliştirmiş. Ankara'da sokak sokak gezermiş, belli bir sıra gözetmeden kapı zillerini çalarmış. Kapıyı güzel bir kadın açtığında da, sorarmış: "Ünlü şair İlhan Berk burada mı oturuyor?" Amaç karşısındakinde "Demek İlhan Berk diye bir şair varmış, üstelik de ünlüymüş" izlenimi yaratmak... Yaratıcı dimağların reklamı bile farklı oluyor işte…


- İngilizlerin madeni paralarında çok ilginç bir bilgi gizliymiş meğer. 2008'den bu yana basılan 1 sterlinin altındaki madeni paraları bir araya getirince, İngiliz Kraliyet ailesinin arması ortaya çıkıyormuş. Çoğu İngiliz de bunu bilmiyormuş. Hani İngiltere'ye gidip İngilizlere hava falan atmanız gerekirse, belki oralarda faydası olur bu bilginin.


- Çığır açmak deyimindeki "çığır" kelimesinin anlamı, çığın kar üzerinde açtığı iz, hayvanların gide gele açtıkları ince yol demekmiş. Bunu bilince "çığır açmak" deyiminin de anlamı daha net canlanıyor insanın gözünde…


- Votka ve domates suyu ile yapılan "Bloody Mary" (Kanlı Mary) isimli içkinin adını İngiltere'nin 16’ncı yüzyılda yaşamış ve Katolikliği kabul etmiyorlar diye yüzlerce insanı canlı canlı yakmasıyla ünlenmiş Kraliçe Mary'sinden aldığı söylense de hep işin doğrusu bu değilmiş. Yıl 1923... Manhattan'daki Plaza Otel'in Harry's New York Bar'ındayız... Ernest Hemingway'den, Humprey Bogart'a, Rita Hayworth'a tüm ünlülerin geldiği bir bar burası. Rusya'da devrim olmuş, birçok Beyaz Rus New York'a gelmiş, onlarla birlikte tabii ki votka da... Fernand Petiot isimli barmen işte bu Ruslardan çeşitli kokteyller yapmayı öğreniyor votkayla. Bloody Mary de onlardan biri ama o zaman adı bu değil, "domates suyu kokteyli". İsminin Bloody Mary'ye dönüşmesi ise, Barmen Petiot'nun New York'un ünlü St. Regis Oteli'nin barına transfer olması sonrasında, bir müşterinin, barın garsonlarından Mary'e ithafen kokteyle bu ismi önermesiyle gerçekleşiyor.



MZMZ Haberler MZMZ


- 23 YIL ÖNCE BUGÜN | Andres Escobar, 1994 Dünya Kupası'ndaki ABD maçında kendi kalesine gol attığı için uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü


- Gökmen Özdenak: "Sneijder 17 asist yaptı da hepsi gol mü olmuş?"


- Efes'e 1.5 milyon dolar buy-out ödeyip Sixers ile sözleşme imzalayan Furkan Korkmaz, NBA'de forma giyen 10. Türk asıllı basketbolcu olacak


- Avrupa Şampiyonası'nda daha önce 3 kez final oynayıp kaybeden Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımımız kupayı kazandı.


- Belhanda'yı ölsem Türkiye'ye yollamam diyen Montpellier Başkanı, Belhanda'nın Türkiye'ye geldiği gün hayatını kaybetti.


- Brezilya'da bulunan Zerao Stadyumu'nun yarısı güney yarım kürede, diğer yarısı ise kuzey yarım kürede yer alır.


- Premier Lig tarihinde yalnızca 5 oyuncu art arda 3 sezon 20+ gol atabildi;

A. Shearer
Henry
van Nistelrooy
H. Kane
Agüero [Squawka]






- Brezilya'nın Perilima takımın hem başkanlık, hem de oyunculuk yapan Pedro da Sorda, 'çok yaşlı' olduğu gerekçesiyle futboldan men edildi.




MZMZ Haftanın Filmi MZMZ



Türkçe İsmi;
Bataklık

Film Türü;
Cinayet, Suç

Kimle İzlenir?
Tek Başına

Olay Ne?
İspanya taşralarında 80’li yıllarda geçen film, taşranın bataklık bölgelerinde arka arkaya meydana gelen cinayetler sonucunda şehirden gelen birbirinden farklı karakterlere sahip olan iki yetenekli polisin cinayetleri çözmeye çalışmasını anlatıyor. Film sık sık siyasi mesaj da veriyor.

Hikaye düz ve basit bir kurguyla anlatılıyor. Ancak bu basit anlatım filmdeki muazzam bataklık sahnelerini ve filmin genel atmosferini seyirciye net şekilde aktarmak için tercih edilmiş. İspanya taşrasının o harika manzarası sizi kendine hayran bırakacak.

Filmin İspanya’nın Oscar’ı Goya Ödüllerinde 10 dalda birden ödül aldığını da ekleyelim. 105 dakikalık 2014 yapımı film, polisiye sevenler için bulunmaz nimet. İyi seyirler.

La isla mínima
7.3/10
Yönetmen;
Alberto Rodríguez
Oyuncular;
Javier Gutiérrez, Raúl Arévalo


MZ Günün Sözü MZ

Ailesiyle vakit geçirmeyen bir erkek, asla gerçek bir erkek olamaz.
Don Vito Corleone


Bir Başka Tuhaf Ama Gerçek te görüşmek dileğiyle ...
Keyifli Okumalar ..
Views: 297 Posts: 4
 
Page 1
 
Reply
Last Message

Ce: Tuhaf Ama Gerçek 99

Badge image
Elinize sağlık...

Ce: Tuhaf Ama Gerçek 99

Badge image
eline sağlık, serinin bitecek olması üzücü :( konu dışı forumunda en ilgiyle takip ettiğim konuydu.

Ce: Tuhaf Ama Gerçek 99

Badge image
Hocam bu sefer çok uzun ya :D Okurdum da maç falan var konsantre olamıyorum garip konular çünkü :)) Boş bir vakitte üst tarafı da okuyacağım, şimdilik sadece alt taraftaki kısaları okudum :)

Eline sağlık...

Ce: Tuhaf Ama Gerçek 99

Badge image
Yorumlarınız ve Desteğiniz için Teşekkürler :)
 
Page 1